top of page

Deja Vu

  • Writer: micro sport blog
    micro sport blog
  • Aug 9, 2017
  • 4 min read

Zaman zaman hepimizin başına gelmiştir “Deja Vu”, bilimsel açıdan net bir açıklaması olmasa da çoğu kişi bunu, daha önce gördüğü veya gerçekleştiğini düşündüğü bir olayın tekrardan insanın başına gelmesi olarak nitelendirebilir. Haziran ayından beri Fenerbahçe taraftarları bir nevi “Deja Vu”yaşadıklarını düşünebilirler ancak bugün gördükleri olay daha net ve daha çarpıcı. 2013 yılının Haziran ayında Aykut Kocaman Fenerbahçe koltuğunu bıraktığını açıkladığında çok az bir kesim bu durumdan memnuniyetsizliğini dile getirmişti. Taraftara göre Kocaman çok yıpranmıştı, oyunu zevk vermiyordu ve takıma yeni bir kan lazımdı. Geçen 4 senede çok şeyin değiştiğini söyleyebiliriz. Kocaman, Atiker Konyaspor tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Fenerbahçe ise Ersun Yanal dönemi dışında tarafarını hayal kırıklığına uğrattı. Bu ayrılığın en çok Aykut Kocaman’a yaradığını söyleyebiliriz zira Kocaman kendisini baskı ortamının dışında geliştirmeyi ve orta sınıf bir takıma seviye atlatmayı başardı.

Aykut Hoca’nın İşi Zor  

Kocaman, Pereira döneminde fizik-kondisyonu Advocaat döneminde ise özgüveni ve takım ruhu yerlebir olmuş bir oyuncu topluluğunu devraldı, işi gerçekten zor. İlk geldiği günden bu yana üzerinde durduğu nokta da zaten bu: Takım Ruhu, Özgüven ve Oyun. Peki Kocaman bunu nasıl başaracak? Hazırlık dönemini en iyi geçiren takımlardan birinin Fenerbahçe olduğunu söyleyebiliriz, hazırlık maçları ve iki Sturm Graz maçında takım ruhu ve özgüvenin az da olsa yeniden kazanıldığı gözlendi. Gelelim oyuna, bu konuda en kilit kelime “sabır”. Şu ana kadar ki maçlarda takımın oyun kalitesinin de ileri doğru gittiğini söyleyebiliriz. Ancak yeterli mi? Hayır. Senelerdir kamuoyunun ve taraftarın söylediği “Fenerbahçe 3 ön libero ile oynamaz!” isyanını Kocaman duymuş gözüküyor ki bugüne kadar ki maçlarda Josef De Souza’yı tek tercih olarak kullandı. Sezon boyunca da Brezilyalı’nın önünde taraftarın büyük umut beslediği Mehmet Ekici ve son günlerde anlaşıldığı söylenen Brezilyalı Giuliano’nun oynacağını belirtebiliriz. Kocaman zaten bu bölgede ilk döneminin sonlarında benzer bir sistemde Mehmet Topal-Emre Belözoğlu ve Baroni’yi oynatıyordu. İlerlemiş yaşına ramen Mathieu Valbuena maçlarda diri bir görüntü çizdi, gezgin ve yaratıcı oyunuyla ön bölgedeki yaratıcı oyuncu eksikliğini kapatibileceğini gösterdi. Olası Giuliano transeri ise Fransız’ın oyununu daha da rahatlatacaktır. 

 Ön bölgedeki başka bir yeni isim ise Nabil Dirar. Kocaman’ın bu oyuncuyu tercih etme sebebinde herkes hem fikir: Süreklilik ve istikrar. Tıpkı Kuyt gibi Dirar da bitmek tükenmez bir enerjiye ve savunma özelliklerine sahip. Bunun yanı sıra sert şutları ile de rakip kalede sürpriz gollere imza atabilir. Orta saha mevkinde zaman zaman maça göre Topal, Alper, Aatıf, Ozan ve prosedürel işlemleri tamamlanırsa genç Elif Elmas’ı rotasyon olarak görebiliriz. Salih Uçan’ı Kocaman da yetersiz görüyor, bir zamanların “Wonderkid” oyuncusunun geleceği belirsiz. 

Taraftarın her zaman sevdiği bir isim olan Stoch ise ne yaptıysa hiç bir hocanın gözüne giremiyor, antrenmanlarda istenileni vermiyor olabilir. Ön bölgenin şu anda en sıkıntılı mevkisi şüphesiz santrafor. Van Persie’nin iki senedir beklentilerin bir hayli uzağında olması, Fernandao’nun ağırlığı ve yeni transfer Roberto Soldado’nun geçmiş yıllardaki performansı taraftarın ümitlerinin artmasına engel oluyor. Şu an için bu bölgedeki bir oyuncudan mucize beklemek tek çare olarak gözükmekte. Savunmada Simon Kjaer’in transferi bonservis getirisi nedeniyle taraftarı mutsuz etmiş gözükmüyor, bir de Beşiktaş’ın Tosic ile şampiyon olduğu göz önünde bulundurulduğunda. Sağ beke yapılan Isla takviyesi oldukça yerinde gözüküyor. Şili’linin devamlılığı, tecrübesi ve pozisyon bilgisi şüphesiz o bölgede takımın elini güçlendirecektir. Isla’nın 29 yaşında olmasına rağmen 90 dan fazla kez Şili Milli Takımı forması giydiğini de belirtmek lazım. Stoperde Martin Skrtel’in yeri garanti. Slovakyalı bu sene tecrübesi ve oyunuyla savunmanın lideri olacaktır. Skrtel’in partneri ise şimdilik Roman olarak gözüküyor ancak Rus oyuncu bir türlü güven veremiyor. Ayağı düzgün olası bir stoper transferi takıma bir hayli güç katacaktır. 

Fenerbahçe’nin bir diğer sıkıntılı bölgesi sol bek. Hasan Ali Kaldırım’ın iyi niyetli oyunu hiç bir taraftara yeterli gelmiyor. Hasan Ali istikrarlı bir oyuncu ama Fenerbahçe’nin ilk 11 seviyesinde oynayabilecek yetenekte değil. İsmail ise patlamaya hazır bir bomba gibi. Kocaman bu bölgede ya iki oyuncu ile idare edecek ya da yönetimden yeni bir isim talep edecek ki bizce de olması gereken bu. Son olarak Kale; Volkan Demirel’in tecrübesi ve liderliği şüphesiz takım için itici bir güç ancak ilerleyen yaşı ve yaptığı hatalar takıma zarar verme noktasına geldi. Bu noktada atletik yapısı ile bilinen yeni transfer Kameni doğru tercih olacaktır ancak bugüne kadar Kocaman’ın verdiği mesaj kalenin Volkan’a emanet edileceği yönünde.

"Bu senenin en büyük transferleri Aykut Kocaman ve Taraftar"

Fenerbahçe’nin En Büyük Transferi

Bizce Fenerbahçe’nin bu seneki en büyük transferi bir oyuncu değil. Bu seneki en büyük iki takviyeyi Aykut Kocaman ve taraftar gruplarının Ülker Stadyumu’na dönme kararı olarak belirtebiliriz. Kocaman’ın kulübünden ayrı kaldığı 4 senede edindiği tecrübe şüphesiz takım için itici bir güç olacaktır. Takım havasını tekrardan yaratma ve Fenerbahçe’ye yakışan ön bölgedeki baskılı oyun şu ana kadar göze çarpan değişiklikler. Geçtiğimiz sene Fenerbahçe, taraftarından yoksun bir lig geçirdi desek yeridir. Çoğu maçta 12-13 bin seviyelerini geçemeyen stad sezonun ilk maçından 30 bini geçti. Bu faktör de şüphesiz oyuncular ve camia için motivasyon kaynağı olacaktır.

Fenerbahçe Ne Yapar?

Aslında bu sorunun cevabını biz dahil kimse kestiremiyor.Yepyeni bir kadro, yeni bir hoca, stada dönen taraftarlar şüphesiz heyecan sebebi. Transfer sezonuna kadar eksik bölgelere yapılacak olan takviyeler ve her geçen gün artacak fizik-kondisyon ve takım oyunu seviyesi Kocaman’ın tecrübesi ile beraber takımı lig sonuna kadar yarışın içinde tutup şampiyonluk için ciddi bir aday haline getirebilir. Avrupa’da ise Kocaman’ın her zaman dediği bir sözü hatırlatalım “Maç, maç önümüze bakacağız.” Bu söz çok klişe olsa da 2013 senesinde işe yaramıştı. Şanslı kuralar ve iyi rakip analizleri ile bu kadro Avrupa Ligi’nde Çeyrek Final görebilir.

Biraz da saha dışını konuşalım. Fenarbahçe yeni seneye kongre heyecanı ile girecek. Senelerdir taraftarın beklediği güne 1 yıldan az bir süre kaldı. Ali Koç zaten Mayıs ayında başkanlık için aday olacağını belirtmişti, olası bir seçim galibiyeti sezonun son kulvarında camiayı birbirine kenetleyebilir ancak unutmamak gerekir ki kongre öncesinde yaşanabilecek polemik ve tartışmalar takıma zarar verebilir. Bu konunun mevcut yönetim tarafından iyi tartılıp değerlendirilmesi lazım. Basket takımı etrafından bir olan camia futbol takımından alabilecekleri bir umut ışığı ile aynı reaksiyonu gösterebilir ki bizce son 3 senedir futbol takımının en büyük eksiklerinden biri de bu. Sezon boyunca yazılarımız devam edecek, keyifli okumalar.

Ali Dalmış

Micro Sport Yazarı


Comments


bottom of page