Siyaset mi ? Futbol Mu ?
- micro sport blog
- Oct 18, 2017
- 3 min read

Aslında iki soruyu yan yana sormak bile Türk futbol tarihi için yeterince korkutucu. Ülkemizde farkına varmadığımız, spora etki eden bir gerçek var: siyaset. Türk halkının çoğunluğunu ilgilendiren en önemli iki konu siyaset ve futbol. Gelişmemiş toplumların en önemli sorunu, politikayı gerektirdiği mecranın dışına taşıyıp, kültürel ve sosyal kavramlarının tümünde yaşamasıdır. Hatta ve hatta bugün en gelişmemiş toplumlara baktığınızda bu ayrımı görebilirsiniz.
Maalesef ülkemizde siyaset yapmak reyting yapmak haline dönüştüğü için, işini yapmak isteyenlerden çok, kısa yoldan “kitle imha kontrolü” yapmak isteyenler daha çok prim yapmaktadır. Ülke futboluna baktığımızda kendimizi kandırıp Sırbistan, Kosova Balkan topçusu milliyetçiliği etkisi deyip geçebiliriz. Fakat konu o kadar basit ve geçiştirilecek gibi değil. Futbolcular, bazı teknik direktörler ve yönetici şahıslar, çivi çakmak yerine kendilerini bu esnek politik ve değişken kavramın içine soktular.
Buna en güzel örnek Arda Turan ve Cenk Tosun örneğidir. Bu saptama aslında Türkiye’de işini yapan ve işini kısa yoldan yapmaya çalışan insanların arasındaki farkın saptamasıdır.
Yetenek sizi bir yere getirebilir ama asıl olan hayattaki hedefinizdir
Arda Turan, hayatımıza 17 yaşında yetenekli bir genç olarak girdi. Çalışkan, işini iyi yapan ve yapmaya çalışan bir çocuktu. Hagi’nin arkasında gole sevinen top toplayıcı çocuk büyüdü, pembe pantolon giydi, magazini işgal edecek kadar önemli bir birey oldu, bir futbol starı oldu. Buraya kadar hiçbir problem yoktu. Sonrasında, tüm futbol dünyası tarafından kabul gören bir performans ile Atletico Madrid’e transfer oldu ve olanlar oldu. Pembe pantalonla gezip, spor-magazin medyasının gündemine oturan çocuk, bir anda Demba Ba'dan fazla dini bütün imaj yaratan, kitleleri etkileyen; naif, bizden olan lejyoner çocuk haline geldi. Peki bu çocuk neden Demba Ba maneviyatında secdeye vardı? Neden bu çocuk “Magazin Bombası”yken, “Kün fe yekün” oldu? Cevabı basit. Biz duygusal bir toplumuz ve Arda futbol oynayıp kendi hayatına devam etmek yerine hırsla bir yerlere gelip, kendini, kitle kontrol silahı haline dönüştürmeyi seçti. Sevigli Arda, Kuran-ı Kerim’de de yazan ve modern toplum kuramlarında da geçerleri olan bir kavram vardır: “İşi Ehline Veriniz”.
Ehil: dost, sahip, mensup, üstad, mahir, muktedir ve becerikli demektir. Eğer yaptığın işte başarılı olmak dışında dünyaya bu denli karakterini yansıtmak istiyorsan, o konuda da ehil olman lazım ki, toplum çizgini bilsin. Lakin sen çizgi seçmedin, eğer çizgi seçseydin Muhammed Ali kadar savunur, Demba ba kadar inandığın inançların tesirini, manevi olarak kitlelere geçirirdin.
Muhammed Ali, inancını röportajlarda, tüm samimiyetiyle dile getirirken, spor müsabakalarında “Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım” diyordu. Sen işini yapıp dileklerini paylaşmak yerine, işini yapmayıp kelebek gibi uçmayı, arı gibi sokmayı tercih ettin. Üstüne olmayan gömleği giydin ve maalesef ülkenin en sevilmeyen insanlarından biri haline geldin. İşini değil, işine geleni seçtin. Sana en güzel güncel örnek Cenk Tosun’dur. Dini, dili, ırkı, işi, aşkı, malı, mülkü, sevdası, rüyası gizli olan sıradan bir sporcu…
NFL'in yaşayan efsanesi Colin Kaepernick'i Arda Turan'a örnek alması gereken bir sporcu olarak gösteriyoruz. Kendisi siyahi bir Müslüman ve Müslümanların yaşadığı acılara duyarlı. Ama Kaepernick işsiz. Çünkü siyasi otoriteye başını eğmedi ve siyahi vatandaşların ezilmelerine göz yumacak kadar robot olmadı.

Sadece işini yapan ve yaptığı iş karşılığında mutluğunu paylaşıp, mutlu hayatına devam eden bir “insan”. Herkes kadar sevinci, herkes kadar hüznü olan bir insan. Röportaj verirken, hala nezaketini koruyan, iddiası kalmayan milli takımda, herkes koşarak kaçarken 2 gol atınca “bu ülke için canımız feda” naraları atmayan, sıradan, işini yapan bir insan.
İşte Türk futbolunun içindeki siyasetin kısa özeti. Robot olmak yerine kendi olmayı seçen bir insan, kimseye herhangi bir etki etmeden, herkesin sevgilisi haline geldi. Hagi’nin golüne sevinen o güzel insan ise robot olmayı tercih edip, başka işlere yöneldi. Bu iki adamın hikayesi, futboldaki siyaset, rant ve koltuk sevdasının futbola nasıl etki ettiğinin hikayesidir. Ülkenin her yerinde, liyakat dejenerasyonu yaşanırken, gençlere bırakacağımız miras rekabet değil, tekel olmaktır. Ve tekel olduğunu sananlar her zaman zararlı çıkacaktır. Futbol da maalesef rant ve siyasetin tekelindedir.
Umarım genç sporcular, Arda Turan yerine Cenk Tosun’u örnek alırlar.
Elhamdulillah, hepimiz Müslümanız. Ama yemezler kusura bakma Arda Turan..
Micro Sport Blog Editoryal
Commentaires